ALTERNATİF ENERJİ KAYNAKLARININ ÖNEMİ HER GEÇEN GÜN ARTIYOR

Güneş, su ya da rüzgar gerekli altyapı hazırlandığında birer enerji kaynağına dönüşüyor. Son yıllarda dünyada olduğu gibi Türkiye’de de bu tür alternatif enerji kaynakları giderek yaygınlaşıyor.

Alternatif enerji kaynakları dünyanın geleceği için son derece önemli. Öyle ki bizi ısıtan güneş, aynı zamanda elektrik enerjisi ihtiyacımızı karşılayabiliyor. Esen rüzgar veya çöpler bile enerji üretim kaynağı olarak kullanılabiliyor. Bu enerji kaynakları ülkemizde giderek daha da yaygınlaşıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Enerji Enstitüsü Yenilenebilir Enerji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Üner Çolak, TRT Haber’in alternatif enerji kaynakları ile ilgili sorularını yanıtladı.



Dünyada öne çıkan alternatif enerji kaynakları nelerdir?

Dünyada en yaygın kullanılan alternatif enerji kaynağı, hidroelektrik enerji veya hidrolik enerji diyebiliriz. Norveç gibi bazı ülkeler bu konuda çok şanslı. Norveç, elektrik enerjisinin yüzde 90’ından fazlasını hidrolik kaynaklardan üretiyor. Benzer şekilde Brezilya’da da çok yüksek oranda hidrolik kaynaklardan üretilen enerji var. İkinci sırada ise rüzgar karşımıza çıkıyor. Coğrafi konuma göre çok farklılıklar gösteren rüzgar potansiyelleri var. Güneş enerjisi de giderek artan oranda dünyada elektrik üretimine katkı veriyor. Özellikle Akdeniz Bölgesi’nin olduğu kuşağın biraz altı ve biraz üstünün olduğu bölgelerde güneşten yoğun olarak faydalanılabiliyor.



Bunlar kadar yoğunluğa sahip değil ama jeotermal enerjiden de söz edebiliriz herhalde…

Jeotermal dünyanın her yerinde yaygın olarak kullanılan bir enerji değil. Genellikle yerkürede sismik hareketlerin yoğun olduğu bölgelerde yoğunlaşmış. Magmanın termal etkisinin enerjiye dönüşümü diyebiliriz. Jeortermal enerjinin dünya enerji üretimine yüzde 2 oranında katkısı var.

Biyokütle ne kadar yaygın?

Biyokütle çiftlik ve tarımsal atıklarla entegre olarak kullanılıyor. Ama sadece bununla sınırlı değil. Evsel atıklar, endüstriyel atıklar ve belediye atıklarının da enerjiye dönüştüğü bir alan. Özellikle gelişmiş ülkelerde elektrik üretiminde bunu daha fazla görüyoruz.



Türkiye’ye gelirsek… Mesela rüzgardan ne kadar faydalanıyoruz?

İskenderun’dan başlayarak, Ege sahilinden Marmara Bölgesi’ne kadar kıyı şeridini kapsayan geniş bir alanda rüzgar enerjisiyle yoğun üretim yapılıyor. İç Anadolu’da belli bölgelerde rüzgarla ilgili çalışmalar söz konusu. Kıyı bölgeleri rüzgar açısından önemli ancak önümüzdeki yıllarda buna ek olarak deniz üzerine kurulu rüzgar santralleri de gündeme gelecek Türkiye’de. Bu, Baltık ülkeleri ve İngiltere’de çok yaygın olarak kullanılan bir rüzgar enerjisi üretim tekniği. Bunu ülkemize kazandırabilirsek ciddi bir üretim potansiyeli yakalayabiliriz.

Hidrolik kaynaklara baktığımızda hidrolik kaynaklarımız çok uzun yıllar kullanılan kaynaklar. Çok büyük bir kapasiteyi biz kullandık; özellikle büyük barajlarla. Hala kapasitemiz var ama nispeten artık bunu küçük küçük ünitelerle yapma durumu söz konusu. Büyük barajların yapımı nispeten daha kısıtlı olacak bundan sonrası için.



Güneş enerjisi konusundaki şansımız enerjiye dönüşüyor mu?

Bu konuda Güneydoğu Anadolu, Antalya Bölgesi ve kuzeyde Konya’ya kadar uzanan kısım şanslı. Santral bazında baktığımızda bu bölgeler önemli ama son yıllardan itibaren yaygınlaşan başka bir konu daha var: Çatılardaki güneş uygulamaları… Fotovoltaik kolektörler çatılara yerleştirilip elektrik üretimi yapılıyor. Bununla ilgili yasal mevzuat hazırlandı. Hatta üretilen elektriğin fazlasının devlete satılması da söz konusu.

Yani herkes kendi elektriğini kendi üretebilecek diyebilir miyiz?

Önümüzdeki yıllarda çatıların yanı sıra dış cephelerde de güneş kolektörleri kullanılacak. Büyük binaları düşünürseniz çok ciddi bir potansiyel var. Bu hem yalıtım konusunda hem de enerji üretiminde bize katkı verecek. Maliyetler şimdilik biraz yüksek ama çok hızlı gelişen bir teknolojiden söz ediyoruz. Yani maliyetler hızla aşağı düşüyor.



Evsel atıklardan elde edilen enerji de bu anlamda son derece önemli tabii…

Kontrollü olarak çürütülen atıklarda oluşan metan gazının yakılmasıyla elektrik enerjisi elde ediliyor. Bu konuda Türkiye, aslında çok hızlı hareket ediyor. Dünyadaki en büyük tesis İstanbul’da. Anadolu’daki pek çok yerde de benzer tesisler kuruldu. Tesisler, ciddi şekilde hem atıkların bertarafına yönelik avantaj sağlıyor hem de enerji üretimi sağlanıyor. Biz bunu yapmazsak metan gazı atmosfere karışıyor. Dolayısıyla bu bize pek çok açıdan avantaj sağlıyor.

Yenilenebilir enerji kaynakları ne zaman daha randımanlı hale gelecek?

Günümüz teknolojisinde enerji depolama, teknik olarak bize sınırlı olanaklar sağlıyor. Biz yenilenebilir enerji kaynaklarını ancak rüzgar estiğinde, güneş olduğunda ya da yeterince yağmur yağdığında üretebiliyoruz. Bir tek jeotermal ve biyokütle bize bu konuda avantaj sağlıyor. Depolama teknolojisi gelişirse, uygun maliyetlerle 24 saat yenilenebilir enerji kullanabileceğiz.

Ülkemizde alternatif enerji kaynaklarının geleceğine ilişkin ne gibi adımlar atılıyor?

Bununla ilgili devletin yaptığı önemli çalışmalar var. Öncelikle 1 megavatın altında kuruluma yönelik lisanssız üretim izni verildi. Bu, güneşle ilgili tesislerin kurulmasına çok ciddi miktarda ön ayak oldu. Devlet YEKDEM (Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması) diye bir mekanizmayla yenilenebilir kaynakları değerlendirmeye yönelik bir çalışma başlattı. Bunun yanı sıra bir de yenilenebilir enerji kaynaklarını değerlendirmeye yönelik YEKA (Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları) diye bir proje açıklandı. Bu proje çerçevesinde hem rüzgar hem de güneşle 1000 megavatlık yeni kapasitelerin kullanımına yönelik konsorsiyumlara yetki verildi. Bu çalışmalar devam ediyor. Hatta benzer projelerin gündeme gelmesi de söz konusu. Geçmişe baktığımızda hem rüzgarda hem güneşte tamamen dışarıdan gelen teknoloji kullanılıyordu. Ancak YEKA’da en az yüzde 65 yerli olma koşulu bulunuyor. Bu yerli sanayimizin bu sisteme adapte olmasına ve ileriki yıllarda da bu teknolojinin Türkiye’de gelişmesine yardımcı olacak. Biz bunu yerli olarak ülkemizde yapmayı başarırsak çok önemli bir adım atmış olacağız.