Tohum üretimi Cumhuriyet’in ilk yıllarında başladı

1926’da kurulan tohum ıslah istasyonlarıyla başlayan yerli tohum çalışmaları, bugün de aralıksız devam ediyor.

Bitki ıslah çalışmaları ve kaliteli tohum üretimleri

Türkiye’de tohum üretimi ile ilgili çalışmaların geçmişi, Cumhuriyet’in ilk yıllarına dek uzanıyor. 1926’da kurulan tohum ıslah istasyonlarıyla ilk defa bitki ıslah çalışmaları ve kaliteli tohum üretimleri başladı. Ancak bu çalışmalar sınırlı bir alanda yapıldı. 1960’lı yıllarda çeşit tescili, sertifikalı tohum üretimi ve tohum tedarik sistemi oluşturma çalışmaları başlatıldı. 1963’de çıkarılan Tohumculuk Kanunu’yla tedarik sisteminde kamu ağırlıklı bir modele geçildi.

Tohum endüstrisinde yeni model

1980’li yıllarda ise bu konuda önemli adımlar atıldı. 1982 ile 1985 yılları arasında bir dizi yasal düzenleme yapıldı. Tohumculuk sektörüyle ilgili temel politikalarda yapılan değişiklik sonucunda, tohum endüstrisinde yeni bir model kabul edildi. Buna göre kamu esaslı tohum tedarik sistemi, yerini özel girişimi esas alan tohum endüstrisine bıraktı.

Özel sektör yatırımlarının önü açıldı

Hem ekonominin serbestleşmesi hem de tohumculuğun dış ticaretteki kısıtlamalarının kaldırılması sonucunda özel sektör yatırımlarının önü açıldı. Bu da yerli ve yabancı pek çok tohumculuk firmasının sektöre adım atmasını sağladı. Türkiye tohumculuk endüstrisi, özel sektör ağırlıklı hale geldi. Ayrıca Küresel Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tohum sistemine ve Uluslararası Tohum Test Birliğine (ISTA) üye olarak, tohumculukla ilgili uluslararası kuralları da uygulamaya başladı.

2000’li yıllarda yeni düzenlemeler yapıldı

Türk tohumculuğunda bir sonraki adım ise 2000’li yıllarda atıldı. Yürürlükte olan mevzuatlar, gereksinimleri karşılamadığı için 2004 ve 2006 yıllarında çeşitli düzenlemelere gidildi. Bunların amacı bitkisel üretimde verimliliği, kaliteyi ve tohumlarda kalite güvencesini artırmaktı. Ayrıca tohum ticaret sektörünün yeniden düzenlenmesi hedefleniyordu. Bu, bir dizi yeniliği de beraberinde getirdi. İlk kez sertifikalı tohum üreticilerine destek verilmeye başlandı. Tarla bitkileri, bağ-bahçe bitkileri, orman bitki türleri ve genetik kaynakları kayıt altına alındı. Tohumların üretimi, sertifikasyonu, ticareti, piyasa denetimi ve kurumsal yapılanmaları ile ilgili düzenlemeler gerçekleştirildi. Tüm bu çabalar sonucu 2018 verilerine göre tohumculuk sektörünün ticaret hacmi 1,5 milyar dolara ulaştı.

Eskişehir’de 8 bin yıllık tohumlar bulundu

Geçmişi MÖ 6 bin yılına dek uzanan Kanlıtaş Höyüğü’nde yapılan araştırmalarda 8 bin yıllık tahıl tohumları ortaya çıktı.

Geçmişi MÖ 6 bin yılına dek uzanan Eskişehir’in İnönü ilçesi yakınlarındaki Kanlıtaş Höyüğü’nde 8 bin yıllık tohumlar bulundu. Alandaki toprağın suda yüzdürülmesi tekniğiyle ortaya çıkarılan 660 tohumun tahıllara ait olduğu tespit edildi.

Günümüzden 8 bin yıl önceki tarımsal faaliyetlere ışık tutan araştırmalar, Anadolu Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Ali Türkcan başkanlığında Kanlıtaş Höyüğü’nde 6 yıldır sürdürülüyor.

Bingöl’de 4 bin 500 yıllık buğday tohumları bulundu

Norik Höyük’te baraj suları altında kalacak bölgede buğday tohumlarına rastlandı. Tohumların 4500 yıllık olduğu anlaşıldı.

Bingöl’de yapımı süren Kalehan 2 Barajı nedeniyle başlayan kurtarma kazıları tamamlandı. Norik Höyük kazılarında Urartu ve Bizans dönemlerine ait çok sayıda eser çıkarıldı. Bunun dışında Demir ve Tunç çağlarına ait depo yapıları göze çarptı. Bu yapılardaki çanak ve çömlekler incelendiğinde ise karbonize olmuş tohum kalıntıları bulundu.

Tohumlar, ayrıntılı inceleme için TÜBİTAK’a gönderildi. Ardından karbon-14 testi kullanılarak tohumların yaşı araştırılmaya başlandı. Bu çalışma sonucu Norik Höyük’te bulunan buğday tohumlarının 4500 yıllık olduğu anlaşıldı.

10 bin yıllık buğday tohumu: Siyez

Siyez buğdayının geçmişi 10 bin yıl öncesine dek uzanıyor. En önemlisi ise genetik özelliklerini koruyarak günümüze ulaşmış olması.

Bugün kullandığımız buğdayların atası olarak bilinen Siyez’in hikayesi 10 bin yıl öncesine dayanıyor. “Hitit buğdayı” olarak da anılan bu buğdayın ilk defa Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde yer alan Karacadağ’da yetiştirilmeye başlandığı biliniyor. Bu buğday türünün en önemli özelliği, 10 bin yıl öncesinden günümüze değişmeden ulaşması. Siyez buğdayı bugün özellikle Kastamonu’nun İhsangazi, Seydiler ve Devrekani ilçelerinde yetiştiriliyor.

Yüksek protein içeriyor

Görüntü itibarıyla arpayı andıran Siyez buğdayı, sağlıklı ve besleyici bir ürün olarak biliniyor. Dahası, diğer buğday türlerine göre daha yüksek protein içeriyor. Kalsiyum, manganez, sülfür, çinko, demir, bakır ve selenyum gibi mineral içeriği de yine diğer ekmeklik buğdaylardan daha fazladır. Siyez buğdayının tarımı, Türkiye’nin dışında Balkan ülkelerinde, Almanya, İsviçre, İspanya ve İtalya’da da yapılıyor.