“YAŞAM SÜRESİ AŞILARLA UZADI”

Aşılar, bir zamanlar insanların kabusu olan hastalıkların yok edilmesini sağladı. Prof. Dr. Önder Ergönül bu gerçeği hatırlatarak, aşılarda zararı kanıtlanmış herhangi bir madde bulunmadığını vurguluyor.



Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, son aylarda gündemde olan aşı reddi tartışmalarıyla ilgili olarak TRT Haber’in sorularını yanıtladı.

Sağlığımız için aşı neden bu kadar gerekli diye sorarak başlayalım isterseniz…

Aşının yüzlerce yıl önceye giden bir tarihi var. Ancak modern aşının tarihi 100 yıl kadar geriye gidiyor. Özellikle son 10-15 yılda ivme kazanarak teknolojinin gelişmesiyle üretilen aşılar, bir zamanlar korkulu rüyamız olan hastalıkların yok olmasına sebep oldu. Çocuk felci, kızamık, kabakulak ve suçiçeği gibi çocukluk hastalıklarının yanı sıra yetişkinlerde görülen hepatit B gibi hastalıklar, aşıların geliştirilmesi sayesinde neredeyse sıfır noktasına kadar geriledi. Aşıların geliştirilmesi birçok hastalığı ortadan kaldırdı. Bu da yaşam süresinin uzamasına ciddi katkılar yaptı.

Aşılar konusundaki tartışmaların kaynağı nedir?

Ün peşinde koşan Andrew Wakefield adlı bir bilim adamı 1990’lı yılların sonuna doğru, kızamık virüsüyle otizm arasında bağlantı kurdu. Kızamık aşısının otizm yaptığına dair yanlış bir makale yayınlamasına dayanıyor tartışma. Yapılan araştırmalardan sonra, bu kişinin hiçbir dayanağı olmadığı ispatlandı. Bu kişi işten atıldı, meslekten ihraç edildi. Bunun gibi örnekler sebebiyle aşılara karşı bir antipati oluştu.

Kafası karışan insanlara ne demek istersiniz?

Dünyadaki ve Türkiye’deki bilim otoritelerine kulak vererek, temel yaklaşımların üzerinden gitmek gerekiyor. Sağlık otoriteleri insanlara kötülük olsun veya tuhaflık olsun diye iş yapacak kurumlar değiller. Bu kurumların açıklamalarını öncelemek gerekir. Zaten varlık nedenleri, insanların sağlığını düzeltmek.

Aşı reddinin giderek yayıldığı söylenebilir mi?

Sadece ülkemizde değil, Hollanda, ABD gibi pek çok yerde, özellikle çok içe kapalı birtakım gruplar, topluluklar bu tür aşı karşıtlığını öne sürebiliyorlar. Nitekim Avrupa’da, İngiltere’de geçen yıl görülmemiş ölçüde yüksek sayıda kızamık vakası görüldü. Aşı yaptırmayan çocuklarda görüldü... Belki doğruyu anlamışlardır.

Aşıların içinde insanların sağlığına zararlı cıva gibi maddeler var iddiası ne kadar doğru?

Cıva dediğimiz madde aşıların içinde zaten yok. Alüminyum var ama bu çok başka şeylerde de var. Mesela ıspanakta da bol miktarda var. Antiasit denilen mide koruyucu tabletlerde de bulunuyor bu. Onlar sorgulanmıyor ama aşıdaki sorgulanıyor. Halbuki bunların ciddi bir etkisi de görülmüş değil.

Aşı olmayan çocuklar, diğer çocuklar için de risk yaratıyor mu?

Zaten sorun da orada... Bir hastalıktan korunmak için toplum bağışıklığının bir eşik değeri vardır. Her bir hastalığa göre ve her bir etkene göre değişir bu. Diyelim ki kızamıkta toplumun ancak yüzde 90’ı aşılı olursa diğer insanlar korunabilir. Bu eşik yakalanamazsa salgınlar çıkabilir. O zaman da domino taşı gibi birçok insana enfeksiyon geçebilir.

Ailelere gönül rahatlığıyla çocuklarınıza aşı yaptırın diyebiliyor musunuz?

Tabii, kesinlikle… Aşıların içerisinde bugüne kadar zararı kanıtlanmış bir madde bulunamamıştır. Bizim bilimsel makalelerimiz, yayınlarımız ve dünyadaki yayınlar için de konuşuyorum. Böyle bir kuşkuyu uyandıran bir madde dahi bulunamamıştır. Bilim otoritelerini takip etsinler. Yaşam süresi arttıysa eğer, burada en büyük pay aşıların.

Yerli aşı konusundaki çabaları nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bizim kendi aşılarımızın olması çok değerli. Sağlık Bakanlığının aşı konusundaki duyarlılığı, hassasiyeti oldukça değerli. Biz de dernekler olarak aynı fikirdeyiz.