Coğrafi keşiflerin başlaması, güçlü Avrupa ülkelerini yeni topraklara yöneltti. Rotalarını peş peşe denizaşırı ülkelere çevirdiler. Böylece büyük bir hammadde kaynağı bulunmuş oldu. Yalnız hammadde de değil… Amerika kıtasının yeraltı, yerüstü ne kadar zenginliği varsa Avrupa’ya taşınmaya başladı. Avrupa ülkeleri 19. yüzyıla gelindiğinde, yani sanayi devrimi alabildiğine hızlandığında çok daha yakın bir coğrafyada kendilerine sömürü alanı buldular: Afrika!
16. yüzyılda başlayan sömürgecilik yarışını kaçıran İtalya ise, 1870’de siyasi birliğini sağladıktan sonra sahneye çıktı. O zamana kadar Afrika topraklarının neredeyse tamamı güçlü devletler tarafından çoktan işgal edilmişti. Mesela Fransa, Tunus’a; İngiltere, Mısır’a girmişti. İtalyanlar ise, gözlerini 350 yıldan beri Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğinde olan Kuzey Afrika’daki Trablusgarp ve Bingazi’ye dikti. Bunun için Avrupa devletleriyle birtakım gizli anlaşmalar yaptılar. İngiltere, Avusturya, Almanya, Fransa ve Rusya ile yapılan anlaşmalar sonunda Trablusgarp’ı işgal etmelerinin önünde hiçbir engel kalmadı.
İtalyanların Trablusgarp ve Bingazi’yi seçmesinin birden çok nedeni vardı. Bunlardan ilki, coğrafi olarak kendi ülkelerine yakınlığıydı. Bir diğer neden, Osmanlı Devleti’nin Kuzey Afrika’daki bu toprakları uzun yıllardır ihmal etmesiydi. Bu da Trablusgarp ve Bingazi’yi kolay ele geçirilecek bir hedef haline getiriyordu.
1551’de Osmanlı egemenliğine giren Trabslusgarp, 1864’te vilayete dönüştürülmüştü. 1877’de ise başkente bağlı ancak bağımsız bir sancak haline gelmişti. O sırada Osmanlı İmparatorluğu, büyük bir karışıklık içindeydi. II. Abdülhamid’in yerine kardeşi Mehmet Reşat tahta çıkmıştı. İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimi tamamen eline almıştı. En önemlisi ise Balkanlarda süregelen karmaşa, imparatorluğu hayli zorluyordu.
Osmanlı’da tüm bunlar yaşanırken İtalya, Trablusgarp’ı işgal etme planını ince ince uygulamaya koydu. İtalya, gerek karada gerekse denizde savaşmak için bütün hazırlığını yaptı. 1911 yılında askeri olarak harekete geçmenin zamanı geldiğine karar verdiler.
Fotoğraf: The Martyr Omar al-Mukhtar Festival: Catalogue of Exhibitionİtalya, 28 Eylül 1911’de Osmanlı Devleti’ne bir nota verdi. Aslında bu, kendilerince işgalin bahanesiydi… Buna göre İtalya, Osmanlı Devleti’nin Trablusgarp ve Bingazi’nin ilerlemesi bir çalışma yapmadığını öne sürüyordu. Bölgenin kendilerine olan yakınlığı sebebiyle, buraya “medeniyet” götürmekten bahsediyorlardı. Yine Osmanlı Devleti’nin, kendileri ile ters düşmeyecek bütün iktisadi imkanları vermeye hazır olduğunu ancak buna güvenmediklerini belirtiyorlardı. Tüm bunlara dayanarak işgale karar verdiklerini, hatta bundan başka çarelerinin kalmadığını savunuyorlardı.
Osmanlı Devleti, bu notaya cevap vermekte gecikmedi. Ama niyeti baştan belli olan İtalyanlar çoktan seferberlik hazırlıklarını tamamlamıştı bile. Daha nota vermeden önce yapmışlardı bunu. Nihayet 29 Eylül 1911’de beklenen oldu. İtalya, Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etti.
İtalya, Kuzey Afrika’daki Osmanlı toprağı Trablusgarp ve Bingazi’yi işgal etmek için savaş ilan ettiğinde takvimler 29 Eylül 1911’i gösteriyordu. O sırada siyasi, askeri ve ekonomik olarak zor günler geçiren Osmanlı Devleti, İtalyanlar karşısında zayıf durumdaydı. Osmanlı’nın, uzun zamandır bu savaş için hazırlık yapan İtalyanlara kıyasla Trablusgarp’ta küçük bir ordusu vardı.
İngiliz ve Fransız hükümetlerinin desteğini arkasına alan İtalya, saldırıya Adriyatik Denizi’nde bulunan bazı Osmanlı gemilerini batırarak başladı. 30 Eylül 1911’de ise asıl hedefleri Trablusgarp’a yöneldiler. Osmanlı güçleri, ellerindeki eski silahlarıyla şehri savunmaya çalışsa da başarılı olamadı. İtalya, 5 Ekim’de Trablusgarp’ı ele geçirdi. Bununla da kalmayarak 18 Ekim’de Derne’ye, 20 Ekim’de Bingazi’ye asker çıkardılar.
Sayıca İtalyan ordusunun çok altında olmasına rağmen Osmanlı ordusu da 23 Ekim’de karşı saldırıya geçti. Kuşatma altında kalan İtalyan ordusu, bu çarpışmada ağır kayıplar verdikten sonra geri çekildi.
Vatan mutlaka selamet bulacak. Millet mutlaka mesut olacaktır. Çünkü kendi selametini, kendi saadetini memleketin ve milletin selamet ve saadeti için feda edebilen vatan evlatları çoktur. Mustafa Kemal Atatürk / Trablusgarp
İki taraf arasında kıran kırana bir mücadele sürerken Trablusgarp’a gizlice giden genç Osmanlı subaylarının faaliyeti başladı. Mustafa Kemal, Kurmay Binbaşı Enver (Enver Paşa), Fuat Bulca, Nuri Conker ve Fetih Okyar gizlice Trablusgarp’a ulaşanlar arasındaydı. Komutanlar, vakit kaybetmeden bölgedeki kuvvetleri örgütledi ve İtalya’ya karşı saldırıya geçti.
Bu direniş hareketi, İtalyanların beklemedikleri kadar güçlüydü. Trablusgarp’taki Osmanlı birlikleri üç kolda birden mücadele veriyordu. Kurmay Albay Neşet Trablus Komutanlığını, Kurmay Binbaşı Enver Bingazi Komutanlığını ve Kurmay Binbaşı Mustafa Kemal ise Derne Komutanlığını yönetiyordu.
Böylece Osmanlı Devleti yoktan var ettiği ordusuyla İtalyanlara karşı kıyasıya bir mücadeleye girişti. Mustafa Kemal, bu mücadele sırasında 22 Aralık’ta büyük bir başarı elde ederek Tobruk Savaşı’nı kazandı. Hatta o sırada Derne’de gözünden yaralanarak tedavi gördü.
Fotoğraf: AAOsmanlı Devleti Bingazi’de 15 bin, Trablusgarp’ta 10 bin asker ve gönüllüden oluşan ordusuyla savaşıyordu. Buna karşılık İtalyanlar, 100 bin kişilik bir güce sahipti. İtalyanların bu üstünlüğe rağmen Bingazi’yi ele geçirmesi mart ayını buldu.
Yemen’de Ocak 1911’de başlayan isyan Osmanlı Devleti’ni Trablusgarp’ta iyice çıkmaza soktu. Trablusgarp’taki birliklerin bir kısmı, isyanı bastırmak için mecburen o bölgeye kaydırıldı. Bunu fırsat bilen İtalyan donanması Kızıldeniz’e girerek, buradaki Osmanlı gemilerinden bazılarını batırdı. Hemen ardından Hudeyde Limanı’na saldırı düzenledi. Deniz ulaşımının engellenmesi Yemen isyanının bastırılmasını da engelliyordu.
Trablusgarp’ta işlerin iyiden iyiye kötü gitmesi sonucu devreye Almanya girdi. Almanlar, 25 Mart 1912’de Venedik Kralı’yla görüştü ama sonuç alınamadı.
Fotoğraf: AASavaşın şiddetti her geçen gün büyüse de İtalyanlar bir türlü iç bölgelere giremiyordu. Bunun üzerine bölgeyi ilhak etmek ve Osmanlı Devletini anlaşmaya zorlamak için savaşı yaymaya karar verdiler. Böylece 18 Nisan 1912’de Çanakkale Boğazı’nı bombalamaya başladılar. Osmanlı Devleti hemen önlem alarak Boğazları geçişe kapattı. Ancak uluslararası ticaretin büyük zarar görmesi üzerine Boğazlar 10 Mayıs’ta tekrar açıldı.
İtalyanlar, bu kez de On İki Ada ve diğer bazı Osmanlı şehirlerini baskı altına almaya çalıştı. Bununla da kalmayarak o sırada Fransız nüfusunun yoğun olarak yaşadığı Beyrut’a saldırmak istediler. Plana göre bütün dinler tarafından kutsal sayılan Kudüs’ün kapısı durumundaki Beyrut’un işgali, Avrupa devletlerini rahatsız edecek ve Osmanlı hükümeti barışa zorlanacaktı. 24 Şubat 1912’de Beyrut’a saldırarak iki Osmanlı gemisini batırdılar. Peşinden şehri bombardıman altına aldılar.
Eğer, Trablusgarp’a, o toprakları vatanından bir parça saymanın şuuru içinde koşanların rahatça destan denilebilecek yiğitliklerini dünyaya anlatabilmek mümkün olsa idi, Türklüğe ait çok şeyin bir daha geri dönmemek üzere yitirildiği zannının hakim olduğu o günlerde, sanırım ki, kahramanlık ve mertlik aşığı dünyanın gözünde, itibarımız yerini almakla kalmaz, hayranlık uyandırırdık. Fethi Okyar / Trablusgarp
İtalyan kuvvetleri çok geçmeden Rodos Adası’na yöneldi. Rodos’u, On İki Adalar izledi. Rodos ve On İki Adalar iki hafta içinde İtalyanların eline geçti. İtalyanlar sayı üstünlüğü ve hırçın taktiklerine rağmen Trablusgarp’ta istedikleri hakimiyeti hala kuramamıştı.
Tam da o günlerde Balkanlar karıştı. Karadağ’ın 8 Ekim 1912’de Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmesiyle Balkan Savaşları başladı. Patlak veren yeni savaş, Osmanlı İmparatorluğu’nu İtalyanlarla barışa zorladı. Çünkü Ege Denizi’ndeki İtalyan donanması, Makedonya’ya yardım gönderilmesini engelliyordu. Sonuçta İtalya’nın şartları kabul edildi ve 18 Ekim 1912’de Uşi Antlaşması imzalandı.
Osmanlı Devleti ve İtalya, Trablusgarp Savaşı’nı bitirmek için 15 Ekim 1912’de masaya oturdu. İsviçre’nin Uşi kentinde yapılan müzakerelerin ardından 18 Ekim 1912’de imzalar atıldı. Bu antlaşmaya göre, Osmanlı İmparatorluğu Trablusgarp ve Bingazi’deki kuvvetlerini çekecek, topraklarını İtalya’ya bırakacaktı. Bununla birlikte Osmanlı İmparatorluğu, Trablusgarp’taki Müslümanların haklarını korumaya devam edecekti. Osmanlı, Kuzey Afrika’yı terk etse de Müslüman halk, dini açıdan imparatorluğa bağlı kalacaktı.
İtalya ise, On İki Ada’yı Osmanlı İmparatorluğu’na geri verecekti. Ancak Osmanlı İmparatorluğu, Balkan Savaşları’nda On İki Ada’yı Yunanistan’a kaptırma endişesi içindeydi. Bu nedenle adaları, savaştan sonra geri almak şartıyla İtalya’ya bıraktı. Ama İtalya, sözünde durmadı; savaştan sonra On İki Ada’yı kendi topraklarına kattığını duyurdu. On İki Ada, II. Dünya Savaşı sırasında bu kez Almanya tarafından işgal edildi. 1947 Paris Antlaşması’yla da Yunanistan’a bağlandı.
Bu savaş aynı zamanda bazı ilklere de sahne oldu. Örneğin Trablusgarp Savaşı, Mustafa Kemal’in ilk savaşıdır. Mustafa Kemal, Derne ve Tobruk’ta gösterdiği başarılardan ötürü binbaşılığa yükseldi.
Uçaklar, tarihte ilk kez Trablusgarp’ta bir savaş aracı olarak kullanıldı. Vurularak düşen ilk uçak, yine bu savaşta kayıtlara geçti. Uçaklar savaş sırasında bir taraftan da bildiri attı… Böylece ilk kez uçaklar propaganda aracı haline geldi.
Savaşın kazanan tarafı İtalya, Ege Denizi’ne iyiden iyiye yerleşti. Neticede, Doğu Akdeniz’de güçlü bir ülke konumuna geldi. Trablusgarp’ın ardından ülkede milliyetçilik yükselişe geçti. Bu yükseliş, Benito Mussolini’yi 1922’de iktidara taşıdı.