Loading...
BOZKIRIN TEZENESİ
NEŞET ERTAŞ

SON ABDAL, EŞSİZ SANATÇI, GÖNÜL İNSANI…

Anadolu’dan çıkan saz ve söz ustası Neşet Ertaş, Türklerin Orta Asya’dan Anadolu’ya yaptığı göçler sırasında yöreye yerleşen Abdalların mirasını taşıyan son isim.

1938 yılında Kırşehir Çiçekdağı’nda dünyaya geldi. Babası Bozlak türünün en önemli isimlerinden saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım’dı. Okula gidemedi, müzik hayatına babasının yanında gittiği düğünlerde saz çalarak başlangıç yaptı.



Neşet Ertaş adını duyuruyor

14 yaşına geldiğinde İstanbul’a gitti, farklı işlerde çalıştı. 1957 yılında ilk plağını çıkardı ve “Neden garip garip ötersin bülbül” türküsüyle efsane saz ustası adını duyurmaya başladı. Kendine has tavrı ve müziğiyle Türk halkının sevgisini kazandı.

2 yıl İstanbul’da çalıştıktan sonra, Ankara’da farklı yerlerde sahne aldı. Çalıştığı yerlerden birinde Leyla adlı bir kadınla tanıştı ve babasının karşı çıkmasına rağmen onunla evlendi. Askerden döndüğünde ise 7 yıl süren evliliğini bitirdi.






BOZKIRIN TEZENESİ

Onun için en büyük nimeti sazına ses veren parmaklarıydı. Neşet Ertaş, 1978 yılında parmaklarından felç geçirdi. Bu nedenle işsiz kaldı. Tedavi olacak parayı da bulamayınca, Almanya’da yaşayan kardeşinin yanına gitti. O yıllarda memleket hasretini, gurbeti tattı. Yaşanmışlıkları her zaman ona ilham verdi.

Almanya’da yaşadığı dönemde, Yaşar Kemal “İnce Memed” adlı kitabını “Bozkırın Tezenesi’ne” diye imzalayarak Neşet Ertaş’a yolladı. Onu en iyi anlatan kelimeler bir araya gelmişti, artık “Bozkırın Tezenesi” olarak anılıyordu.

Uzun bir süre kaldığı Almanya’dan 2000 yılında Türkiye’ye döndü. İstanbul’da verdiği konser, onun sahne hayatına dönüşünün bir simgesiydi.






BİR ÖMRÜ SAZIYLA, SÖZÜYLE GEÇİRDİ

Süleyman Demirel döneminde Neşet Ertaş’a “devlet sanatçılığı” teklif edildi. O ise büyük bir alçakgönüllülük gösterdi. “Devlet sanatçısı olmak ayrımcılığa yol açar, ben halkın sanatçısı kalmayı tercih ederim” diyerek teklifi reddetti.

“Garip” mahlasını kullanan Neşet Ertaş’ı, 2010 yılında UNESCO, “Yaşayan İnsan Hazinesi” kabul etti. Aradan 1 yıl geçti, başka bir unvana daha sahip oldu. İstanbul Teknik Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tarafından “fahri doktora” unvanına layık görüldü. Bağlamadaki tavrı, eserleri derslere konu oldu.

Çocukluğundan başladı onun saz aşkı, ölene kadar sürdü. Sazını elinden, türküyü dilinden bir ömür bırakmayan “Bozkırın Tezenesi”, 25 Eylül 2012’de hayatını kaybetti. Ondan geriye hala dillerden düşmeyen türküleri, caddelere ve okullara verilen isimler kaldı. Mütevazi sanatçının mezar taşında şu sözler yer alıyor.

“Sakin ol ha, insanoğlu. İncitme canı, her can bir kalp. Hakk’a bağlı. İncitme canı, incitme.”



  • “Gönül dağı yağmur yağmur varan olunca Akar can üstüne sel GİZLİ GİZLİ”
    Neşet Ertaş
  • “Ah yalan dünyada,yalan dünyada Yalandan yüzüme gülen dünyada”
    Neşet Ertaş
  • “Tatlı DİLLİM güler yüzlüm ey ceylan gözlüm Gönlüm hep SENİ arıyor NEREDESİN sen?”
    Neşet Ertaş

'AHİRİM SENSİN' TÜRKÜSÜNÜN HİKAYESİ

Neşet Ertaş’ın kaleminden çıkan türkülerden belki de en yürek burkanı… Ahirim Sensin.

Her zaman babasını örnek aldığını söylerdi Neşet Ertaş. Babasıyla benzerliğini “Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız” diye anlatırdı. Baba oğulun arası bir dönem bozuldu. Sebebi Neşet’in Leyla’ya olan aşkıydı. O dönem babasıyla iletişimi türküler aracılığıyla kurdu.




Neşet’in Leyla ile evlenmesine karşı çıkan babası, ona bir türkü yazdı. Sözleri şöyledi:

“Temiz ruhlu, saf kalplisin şöhretsin
Hakkın vardır evlenmeye evladım
Mevlam sana yapanları kahretsin
Aslı bozuk alma dedim evladım”

O da babasının bu sözlerine bir türküyle cevap verdi. Neşet Ertaş, “Analar insandır, biz insanoğlu” dedi.

“Yazımızı felek yazdı Mevla’dan değil
Senin dediklerin evladan değil
Her hata suç bende Leyla’dan değil
Aslı bozuk deme gel şu insana”

Babası Neşet’in bu türküsüne “Küsmedim Neşedim kahrettim sana” sözleriyle cevap verdi. Babasının karşı çıkması Neşet’i aşkından vazgeçirmedi ve Leyla’yla evlendi. 7 yıl süren evliliklerinin bitmesi üzerine ise “Cahildim dünyanın rengine kandım” sözleriyle başlayan türküsü, Neşet’in, babasının ve Leyla’nın hikayesini anlatıyordu…

“Cahildim dünyanın rengine kandım
Hayale aldandım boşuna yandım
Seni ilelebet benimsin sandım
Ölürüm sevdiğim zehirim sensin
Evvelim sen oldun ahirim sensin”