II.Mehmed, beyaz atının üzerinde İstanbul’un surları önüne geldiğinde henüz 21 yaşındaydı… Tahta çıktığı andan itibaren İstanbul’u almak en büyük tutkusuydu. Bu uğurda uzun süre hazırlık yaptı, her ayrıntıyı tek tek düşündü.
Kuşatma 6 Nisan’da başladı
Osmanlı ordusu, II. Mehmed önderliğinde harekete geçtiğinde takvimler 6 Nisan 1453’ü gösteriyordu. Ordu, Haliç’ten Marmara’ya doğru surların önünde mevzilendi. Bizanslılar da buna karşılık, bugün Edirnekapı olarak bilinen Adrianopolis Kapısı’na konuşlandı.
İmparator Konstantin’in İstanbul’u vermeye niyeti yoktu. O da boş durmayarak bir savunma planı yapmıştı. Romanos Kapısı (Topkapı), Giustiniani ve askerleri tarafından tutuluyordu. Romanos Kapısı (Topkapı) ve Adrianopolis Kapısı (Edirnekapı) arası Bizans-Ceneviz kuvvetleri tarafından korunuyordu. Romanos Kapısı (Topkapı) ile güneydeki Selymbria Kapısı (Silivrikapı) arası savunmayı ise Bizans-Venedik kuvvetleri yapıyordu. İmparator Konstantin, kuşatmanın başladığı gün, zırhlı ve silahlı bin askerini hem halkın hem de Osmanlı ordusunun görebileceği şekilde surlara çıkardı. Amacı halkın moralini yükseltmek ve Osmanlılara gözdağı vermekti.
Osmanlılar, buna aldırmadan kuşatmaya başladılar. Önce topların yerleştirileceği noktaları belirlediler. Bunun için surların en zayıf bölgelerini seçtiler. Galata cephesine Zağanos Paşa’nın kuvvetleri, surların güney kısmına Anadolu Beylerbeyi İshak Paşa, kuzey kısmına ise Rumeli Beylerbeyi Karaca Paşa yerleşti. Romanos Kapısı (Topkapı) ve Adrianopolis Kapısı (Edirnekapı) arasındaki merkez cephede ise II. Mehmed, yeniçerileriyle birlikte konuşlanmıştı.
Osmanlı ordusu, topların namlularını surlara çevirdikten sonra II. Mehmed, veziri Veli Mahmud Paşa’yı İmparator Konstantin’e gönderdi, şehrin teslim edilmesini istedi. Ancak Konstantin bunu kabul etmedi. Böylece 12 Nisan 1453 günü ilk topçu ateşi başladı.
Top atışları çok güçlüydü ve çıkan ses, Bizanslıların moralini bozuyordu. Surlarda açılan gedikler, Bizanslılar tarafından çeşitli yöntemlerle onarılmaya çalışıyordu. Top atışı 18 Nisan’a kadar sürdü. Ve nihayet Osmanlı merkez ordusunun bulunduğu noktada, birinci ve ikinci surlarda büyük gedikler açıldı. Surların önünde yer alan hendek dolduruldu. Osmanlı ordusu o gece taarruzu başlattı. II. Mehmed, savaş kuleleri inşa ettirerek taarruzu destekledi. Ancak istenilen sonuç elde edilemedi.
II. Mehmed atını denize sürdü
Osmanlılar denizde de taarruza başladı. 15 Nisan 1453’te Haliç önlerine gelen Osmanlı donanması geri çekilmek zorunda kaldı. 20 Nisan’da bir Bizans ve üç Ceneviz kalyonundan oluşan yardım filosu İstanbul’a yaklaştı. Bunun üzerine Baltaoğlu Süleyman Bey, 18 gemiyle yardım filosunu engellemeye gitti. Ancak başarılı olamadı. Osmanlı donanması ağır kayıplar verdi. Çarpışmayı bir tepeden izleyen II. Mehmed, o kadar sinirlendi ki atını denize sürdü. Peşinden Baltaoğlu Süleyman’ı kaptan-ı deryalıktan azletti.
Gemiler karadan yürütüldü
Hem karada hem de denizde yaşanan bu başarısızlıklardan sonra II. Mehmed, donanmanın Galata surları önünden kızaklarla kaydırılarak Haliç’e indirilmesini emretti. Yine Haliç surlarını ve donanmayı vurmak için Galata civarındaki hakim tepelere toplar yerleştirildi. Gemilerin geçeceği mesafe 2 ila 4 kilometreydi. Güzergah ormanlıktı. Askerler hızla ağaçları kestiler. Zeytinyağıyla kayganlaştırdıkları ağaçları yere sabitlediler. Gemiler, Bizanslıların fark etmemesi için 21-22 Nisan gecesi karadan yürütüldü. Hatta Bizanslıların dikkatini başka yöne çekmek için Romanos Kapısı (Topkapı) civarında büyük bir gedik açıldı. Bizanslılar bu gediği kapatmakla uğraşırken gemiler Haliç’e indirildi.
Sabah olduğunda Osmanlı donanmasının 72 gemisi Haliç’teydi. Bu beklenmedik hamleye karşı Bizanslılar boş durmadı, Haliç’teki Osmanlı donanmasına saldırdılar. Osmanlı donanması her saldırıyı ustaca savuşturmayı başardı.
Osmanlılar, Galata’da mevzilenen topçular ve Haliç’teki gemilerle birlikte surları vurmaya başladı. Bizanslılar da bu ateşe karşılık verdi. Gece gündüz süren ateşe rağmen her iki taraf da birbirlerinin toplarını imha edemedi.
Toplar günlerce surları dövdü
Osmanlı sadece Haliç’te değil, şehrin dört bir yanında saldırılarını sürdürüyordu. Romanos Kapısı (Topkapı) civarındaki surlar da aynı sıralarda top atışlarına tutuluyordu.
Surların yeterince zayıfladığını düşünen II. Mehmed, 6 Mayıs günü taarruz için emir verdi. Fakat Bizans’ın sert direnişi üzerine geri çekildi.
Bizanslılar taarruzları püskürtmeyi başarsa da kuşatma, surların arasında kalan halkı zorlamaya başladı, şehirde kıtlık baş gösterdi. Beklenen yardımların bir türlü gelmemesi İmparator Konstantin’i umutsuzluğa düşürdü. Bizans İmparatoru bir taraftan kıtlıkla uğraşırken bir taraftan da durmak bilmeyen Osmanlı toplarına karşı surları korumaya çalışıyordu.
Mücadele yeraltında da sürdü
Denizde ve karada kıyasıya süren mücadele bir süre sonra yerin altına da sıçradı. Osmanlı lağımcıları surları yeraltından aşmak için tünel kazdılar. Bunu fark eden Bizans birlikleri hemen kendi tünellerini açtılar. İki tünel birleşince bir de yeraltında çarpışma başladı. Bizans askerlerinin tünelde çıkardığı yangında her iki taraf ağır kayıplar verdi. Ancak Osmanlıların tünel kazması İmparator Konstantin’i daha da endişelendirdi. Şehrin dört bir yanında Osmanlıların açtığı tüneller keşfedildi. Bu tünellerin kimi ateşe verildi, kimine kızgın yağ döküldü, kimi ise kapatıldı.
Kuşatma 53 gün sürdü
İmparator Konstantin’in işi giderek zorlaşıyordu. Osmanlı donanması Haliç’teydi. Savaş hem yerin üstünde hem de yerin altında kıyasıya devam ediyordu. Üstelik kıtlık, imparator için savunmayı iyice çıkmaza sokuyordu. II. Mehmed bunun üzerine İsfendiyaroğlu Kasım Bey’i İmparator Konstantin’e elçi olarak gönderdi ve teslim olmasını istedi. Ancak Konstantin yine ret cevabı verdi.
Aynı günlerde Macaristan Krallığı elçisi ordugaha geldi. Kuşatmanın kaldırılmaması halinde Macar-Bizans ittifakının kurulacağını ve büyük bir Haçlı donanmasının da yola çıktığını iletti. Bunun üzerine 27 Mayıs’ta Osmanlı ordugahında bir toplantı yapıldı ve 29 Mayıs’ta son hücumun gerçekleştirilmesine karar verildi. 29 Mayıs’ta güneş doğmadan muharebe başladı. Kıyasıya süren muharebe sonunda yeniçeriler, açtıkları gediklerden içeriye girmeyi başardılar.
Nihayet, 53 gün süren kuşatmanın ardından II. Mehmed, vezirleri ve komutanları eşliğinde Romanos Kapısı’ndan (Topkapı) İstanbul’a girdi. Başardığı, sıradan bir fetih hareketi değildi. İstanbul’un fethiyle bir çağın kapanıp bir çağın açılması bu yüzdendi. Büyük fethin mimarı II. Mehmed ise artık tarih kitaplarında “Fatih Sultan Mehmed” olarak anılacaktı.